>Dergâh’ın son dört sayısı

>

Taşınma hikayesi dergileri sayı sayı değil de gruplar halinde okumama neden oldu. Dergâh’ın son dört sayısını da hep beraber okumak zorunda kaldım. Editör okuması oldu biraz. Ben sevmem Dergâh’ı editör gibi okumayı. Daha doğrusu önce her zamanki gibi Dergâh okuyucusu olarak okumayı severim, zamanı gelince, ihtiyaç olunca editörce bakarım. Yani canım nasıl istiyorsa, dikkatimi çeken metinleri öne alarak okuyorum Dergâh’ı. Çoğu dergi okuyucusuna bu fırsatı vermez. Kendine mahsus özellikleri yok gibidir çünkü. Bir dergi atmosferine de sahip değillerdir. Derleme kitap hüviyetindedirler. Dergâh öyle değil. Yahut her zaman öyle değil. Bunda tabii denemenin ve çok kısa metinlerin (şiir başta olmak üzere) rolü var. Ayrıca bir Mustafa Kutlu var ki artık çocukluğumdan beri diyeceğim, Dergâh’ı mı Kutlu’ya mı aboneyim orası meçhul. Gelelim Dergâh’ın son dört sayısına.

Kasım (249) sayısındaki şiirler 1990’lardan kalma gibi. Fazla bir yenilik yok, sürprizler veya girişimler söz konusu değil. Ama kolay okunur, bir tat alınabilir şiirler. Recep Seyhan’ın hikayesi için de benzeri şeyler söylenebilir. Toprağın kuraklığı ile insanların iyilikten uzaklaşması arasında korelasyon kuran bir hikaye. Suavi Kemal Yazgıç tanıtım yazısıyla eleştiri yazısı arasındaki farkı yazmış. Tanıtım metni tanıttığı esere bağımlıdır, eleştiri yazısı kendi başına ayakta durmayı başarır diyor Yazgıç. Net, anlaşılır bir ayrım. İrem Ertuğrul’un hikayesinde “Sevgili komşum Çiftmaaş” gibi bir latife var. Şairler de hikaye yazarları da hatta roman yazarları bile şakayı, latifeyi tamamen terk etmiş görünüyorlar. Sevgili komşum Çiftmaaş, Kant estetiği içinde nasıl bir yer kaplar bilemiyorum, ama okuyucu dikkatini artırdığı kesin en azından. Abartmadan, bir bardakta bir damla kadar latife edebiyat eserine çeşni verir kanaatindeyim. Mustafa Akar’ın Ömer Erdem’in Kireç kitabı için yazdığı tanıtım dehşet verecek bir zırvayla açılıyor: “Kireç 32 şiirden mülhem”. Muhtemelen Dergâh’ta yazdığını düşünerek özenmiş Mustafa Akar. Mülhem! Mustafa Akar’ın kendisi intihalci olduğu için mülhem demiş olmalı, yoksa çocuk mürekkep diyecekti. Yakup Altıyaprak ise Orhan Tepebaş’ın Kadim Kapı kitabı için güzel bir şerh yazmış. Hüseyin Akın’ın Mustafa İsen’in Tezkireden Biyografiye kitabı için yazdığı deneme ile Hümeyra Yuva’nın Attila İlhan okuması Dergâh’ın ve son dönem Türk edebiyatının eleştiri yazılarının nasıl bir arada iki uç halinde olduğunu gösteriyor. Biri deneme, diğeri akademik yazı. İki uç. Ve bir arada.

Aralık (250). Bu sayıda (aslında birçok sayıda) dikkati çeken bir şey var: Modernlikten şikayet. Şiirler bunun üzerine kurulu, hikayeler bunu anlatıyor, yazılar bununla başlayıp bitiyor. Bu devrimci bir şikayet değil, daha çok nostaljik.

Ocak (251). Mustafa Köneçoğlu’nun Şairin İyi Hali şiiri, şiir ve şair üzerine kurulu, deneyimden kaçan, estetik bir şiir. Türk Şiiri 2011 için not aldım. Işık Yanar edebiyatımızda bütünlüğün kaybolduğunu söylüyor. Bu zaten gözle görülür bir şey. Yanar bu durumun yazarı baskı altında tuttuğunu, yazarın bütünden kaçtığını, oysa bütünlüğün edebiyata kuvvet sağladığını düşünüyor. İyi de bir soru soruyor: Bütünü oluşturan neydi, şimdi niye yok? Yazı kısa, soru uzun. Tarık Ruşen’in küçük hikayesi Zeynep Gülerken fazla yeni değil, büyük heyecanlar yaratmıyor okuyucuda ve fazla basit, ama güzel hikaye. Mustafa Kutlu’nun Yasımızı Tutamadık denemesinde birkaç satıra sığdırdığı muhacirlik hadisesi ise çok büyük hikaye. O kadar büyük ki küçük bir kısmı bile yazılabilmiş değil.

Şubat (252). Cevdet Karal’ın “Affet affet bizi Allahım | Namazımız yok niyazımız var” mısraları bir durum tespiti. Mukadder Gemici’nin İyilik Yurdu hikayesi ağır bir konuyu, engelli çocuk konusunu işliyor. Hikayenin ortalarına doğru müthiş bir sürpriz var; muhakkak okumanızı öneririm. Mustafa Kutlu’nun Vatan denemesi tek solukta yazılmış gibi görünen inançlı bir metin. Ağabeyim İsmet Özel var oldukça bize bir şey olmaz der. Ben bunu Mustafa Kutlu için de hissetmişimdir. “Vatan”da Mustafa Kutlu da var.

Bu yazı Cevdet Karal, DERGÂH, Dergâh 249, Dergâh 250, Dergâh 251, Dergâh 252, Işık Yanar, Mukadder Gemici, Mustafa Köneçoğlu, MUSTAFA KUTLU, Suavi Kemal Yazgıç, Tarık Ruşen, İrem Ertuğrul içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın